Kayıtlar

kapısı silik olanların koordinatı

gözler tek bir noktaya sabit   o noktaya gitmek için yollar yaratıyoruz kendimize yerleştirilmiş olmaktan nefret edip ayak izlerini bizim oluşturduğumuz yollar gerçeğin tam göbeğinde tüm taşları koyduğumdan yoluma burada otosansür var sorgula kendini dedim gitmek araç değil amaç olsun diye yürüyorum şimdi artık avucunun oluşturduğu çizgilerin içinde saklı yeni şeyleri bulma zamanı gelmiştir bekleyenler var bir o kadar da geride kalanlar ki onlar seni sen yapandır ben, beni ben yapan çoğu şeye karşıyımdır belki de ev içimizde vardır ve  hareket halindedir kanatlardan yankısı duyulan cümleler taşınsın evime o cümlelerin arkasına sığınıp kendimi ortaya koyuyorum parmak aralarımda biriken ölüler dirilip yarınları kuracaklar diye kendimi varlığa bırakıyorum burnumdan akan kan kurusun kurusun ve başlasın sonuma varacak zaman beni oluşturdum, kendimi yok etme yolundaki ilk adım tamam kapımı kapatamadığım herkesin yanında parçalarım var

çağrışım

temeli sözlerden atılmış bir boşluk gibi yalpalıyorum ince bir hecenin üzerinde idame ettirmeye çalışırken kendimizi yanımızda duran bazen omzuna yük bindiren bazen hafifleten bir elmiş insan toplu yas süreçleri toplu direnme süreçleri toplu kavga süreçleri -ni düşünürken birilerini gördün diye yol değiştirmek parmaklarımla üstünden geçtiğim bir dize  ama sen okumayı öğrenirken parmaklarınla değil gözlerinle takip etmelisin demişti öğretmen göz ve söz  parmak ve kalem bazen de tuşlar oluşturur birçok şey şimdi kartal olacağım diye çıktığım her yolda serçe oluyorum   buz mavisi bir ölüm geçiyor yanımdan kim giderse diyorum, gözleri sabit ve karamsar gelemediğim her gün için bir çentik atsınlar ve kim tutarsa ucundan yaşamın avuçlarında bekletsinler yumruk yapıp sonra bir gün elbet havaya kalkar o yumruk ben de bulurum yıldız taşıyan elleri halıya serpiştirilmiş zaman bakışlarımı çokça seğiririm oraya tadacağım hislerin gölgesi  içinde belirir işte yelkovanın adım...

evet, buymuş

  bir gözüm açıkken diğeriyle etrafa bakmak en sevdiğim şeydi eskiden şimdi şartlar dahilinde gözümü kapamak tedirginlik veriyor atarken adımlarımı beni kovalayan bir his ve bir kin direniyor kapısında baskının soyulmuş hayatlar ve çalınmış günler hiç görünmeyecek günler kişinin günü görmesi gibi değil günün kişiyi görmemesi yani aniden alınmak buralardan sıradaki olmasın diye sırada olmak: kenetlenmek   içinde bulunamadığımız dönemlerin ukdesi keşke ben de orada olsaydım denilen fotoğraf kareleri kafamız bir o kadar geriye dönük ama aynı zamanda değil   dilinde dolaştıramamak hitap biçimlerini yine farklı hitaplar dolayısıyla ama sen en durağan anında o isimlere ezgiler oluşturursun dirlik temas eder beyin kıvrımlarına   kurtarıcıymış alacaklılar kapıda belirirken şakaklarından silahı alıp ovanmış

olduğundan farkında

 bilemedim belki oturduğum yerden sakin kalabilmeyi  geceye doğru kendimle debelendiğim saatlerin  en tehlikeli anlar olduğunu anlamam hiç zor olmadı zor olmadı yansımalarla kendimi yadsımam çabalamak için kimselerle görüşmeler, ikna edilme süreçleri  barındırır içinde bazen onlarca yalan ama doğru olmayan her şey hatalı değildir çünkü ben beyaz sözler duyuyorum sevdiklerimin ağzından BİR GÜN ELBET sonsuza uçacağım ve altından kalkabildiğim her şeyden güzel günlere pay biçeceğim biz denilene dair milyonlarca ezgi ve söz bulunuyorken halen var olmamış bizli cümlelerin oralarda olduğunu bilmek                 denk gelmiyor bizim mutluluğumuz birtakımlarca asılmış panoların sözlerine kim olduğunu çözmekle geçer hayat ya da bulmakla çünkü hayat her şeyin önceden belirlenip belirlenmediğini söylemez gerçeği öldüğümüzde öğreneceğiz öldüğümüzü sahiden bilecek miyiz? öğlen saatlerinde yaslandığım gölgeler yerin dibine girerken olsun, t...

dünyayı kendinden, beni dünyadan

 ben bugün dünyadaki tüm tekmeleri bitirmek istedim ilerlediğimiz her anda bizi geriye itmeye çalışan güç birlikleri ve koca ayaklı botları savuramaz hiç  dilimizden damarlarımıza dolaşan haklılığımızı senin ve benim ve onun ve halkın varlığı vardı canlarını sıkan şimdi artık tüm cam buğularında yardım bekleyen bir nefes vardır deniz kızları haykırmalıdır! sen haykırdıkça azalıyor tekliğim çünkü bazen sesler geriye kalan tek şeydir ve bilirim seni ayakta tutan odur tekmelere rağmen düşmemek yaşama inat besler  sektiğimiz yerden daha büyük doğruluruz içimdeki kini solmakta olan yaşlarımıza armağan edeceğim sol elimde biriken kaygı ve sağ elimin titremesi  mücadele ettiriyor beni hayata karşı  içinde bulunduğumuz dönemi ve barındırdığı anları düşünerek geçirmediğimiz zamanlarda  güzel günler adına hayaller kurmalı  gelecek zamanı kendi kendimize yaratmalı sonunda kaçış beklese de bizi beklemese de o vakte kadar zihnini dolduran öfkenin ve sevginin hatrın...

direnmek hedefine kenetlenme çabası

yıllanmış ışıklar izin vermiyor kapamaya gözümü beyazın geçişi için gerekli olan tüm siyahlığa sahipken dünya geçmiş olduğundan yakın hissettiriyor zamanın izdüşümünde kocaman bir delik ve elim yansımış tam da merkezine orada kaybolmak adına antlar içiyorum sanki                                   - belki de sen kayıp zamanında izinde değil                                     zaman kayıp ''senin'' izinde olmalıdır. giydirilen kalıplar hiçbir zaman şık olmadı bir zeminin üzerine etiket yapıştırılır haftalar, aylar, yıllar geçer çıkarmaya cesaret ettiğin günler azalmaktadır sökmek istediğin an kalıpları yüzey sana alışmış sen yüzeye alışmış olursun ve çıkardığında izleri kalır yapışkanlığın yer edindiğini görürsün  artık sen o olmuşsundur o da sen bir hayat dolusu biçilen rolleri tekrarlamamak gerek şimdi vazifel...

gözledimse gözledim ışığını

soluğumla can verdiğim buğuların yolunu gözleyen parmak ucu dokunuşlarıyla iz bıraktığı camlar gülen yüz, şimşek, güneş yok korkak yağmur damlaları gezinir üzerimde ben güneş nedir bilmiyorum olmayan şeyleri olanlarla değiştirmek gibi bir durum da yok ancak bazı imkansız ihtimaller üzerine düşünüp kendine gülmek gerek ve camlar kırılsın işte parçalar işte kayıp süpürge uçları işte gururla bakabilirsin eserine yine de tüm parmaklar kırgın özellikle uçları kırgın çok çok çok kırgın bazı keskinlikler batmaz ama varlığıyla can yakar   tüm çizgilerin ardında durmak çamur kaplı yollara girmemek için uçurum yolunu tercih etmek gibi bir şey fakat ben üzerine gidemem sen it beni elimi tutamayacaksan bile bu ihtimali bileyim sonra düşeceksem de düşeyim başından sonuna ilerleyen dünyada sen güneşin en sarı tonu hangi bakışların mesafesinde koşmak ve yorulmak istedin nereden geliyorsun ve nereye gideceksin bilmek isterim