ıslak kaldırım sendromu

suyu tanımak
sindirebilmek onun gerçeklerini
iki gözümün akması gibidir
hava dolarken ciğerlerime
tek tek sayarken onun moleküllerini
hazmetmeye çalışıyorum 
eski ayakkabılarım bir ordu gibi
hesap sormaya gidiyor kaldırımlara
sonrası bir bulantı insan izlerine takılıp düşmüşüm
fark etmeye başlıyorum
sıkı tutunmalıydım düşmemi sağlayan her şeye
her şeylerin izdüşümü boşluktan bir kasvet
dünya ve ben yarılıyoruz
açılan gediklerin haddi hesabı yok yüzeyde
her delik başına bir insan, bir ülke
her delik içinde bir ben
gri, çelik bir boşluk
zamanla arkadaş olmaya çalışıyorum gri delikte
ve siyaha çalıyor bombardımanlar eşliğinde
beyazı görmek için kendimi önüne atıyorum
tüm cerahatlarını kusuyor siyah
yüzümde utanç belirtisi, zaman insana o an küsüyor
insan olmaktan çekiniyorum bu ilk değil
beyazı yakınımda hissediyorum, delik delirdi delirecek
zaman artık bana muhalif yüzümde tam yirmi dörtlerce
tokat payı ve nasibini alıyor tüm arkeologlar, ben de öyle
bir bu eksikti antropolojik histeriler artık nefes gibi ensemde
yağmurlar boşalmaya başlıyor bir çift gözden
işte o an,
hüviyetini anladığım andır suyun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

seçmek iki yolu da tıkamak

tamamlanamayacak bir parça

eski, canım neredeyiz