öyle bir gidiş

haklılık edasıyla çıkılan her yolda                                                                                                                          

grilerden yapılmış bir yürüyüş vardır

tabana kuvvet dedim ben de  

sağ ayağımın yanık izini unutmayı çok istedim

tonlarca birikmiş çöp karşıladı beni 

fısıldaşmalar kaynaştı kulağıma

gizli sohbetlere denk geldim

bir adam bir kadına diyordu ki 

“bak, sana çöpler çarşısından bulduğum

en güzel ölümsüzlüğü getirdim. topraklar dolusu kendimi getirdim.”

kadından sonrasını hatırlamıyorum 

köşebaşında yarı uyanık olan köpekler

karşıki pencereye konan güvercinler ama bembeyaz olanları

öyle beyazdır ki onlar gözleriniz kamaşır

hepsi karşıladı beni 

tanıdık olan bir şeyler vardı burada

hep sahip olduğum ama görüp de bakmadığım şeyler

ürkek kedilerle beraber devam ettim sonra

uyarı verdi ayaklarım yorulmakla beraber

ayaklarıma susun dedim, siz düztaban değilsiniz 

önüme artık daha nasıl bakabilirim 

nasıl değil neden

nedenlerin boşluğuyla ilerledim sonra

boşluğun ağırlığı taşısın istedim beni

yeter artık dur

daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum 

hayat, devam edebilmek için 

kara suları önümde biriktirdiğim

işte şimdi sahiciliklerle sahtelerin iki ayrı tabelası önümde 

şüphe içimde büyümeye yüz tutarken

kendim küçüldüm

bir tereddüt hangi gözle bakılırsa bakılsın

gerçekliğin herhangi bir tarafında yer alabilir

bir saat hangi elle tutulursa tutulsun 

ölümün en yakınında olabilir 

ve bir yol,

hangi taraftan gidilirse gidilsin

sonsuza gidebilir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

seçmek iki yolu da tıkamak

tamamlanamayacak bir parça

eski, canım neredeyiz